11 Eki 2010

İstanbul - İzmir Otoyolu: Toplum Adına Kimler Nasıl Karar Veriyor ?


İstanbul ve İzmir arası yeni bir otoyolun gerçekleştirilmeye başlandığına dair haberlere tanık olmaktayız. 6 milyar dolarlık bir maliyete sahip olduğu söylenen projenin, yap işlet devret modeliyle yapılacak ihalesini kazanacak firma, projeyi yaşama geçirdikten sonra otoyolun 24 yıl 4 ay boyunca işletme hakkını da kazanacak.  

 Özel araç kullanımını, artan petrol fiyatlarına bağımlılığı, sürdürülemez ulaşım politikası tercihlerini bu otoyol projesi ile bir kez daha yeniden üreten bu kararı toplum adına kimler nasıl ve hangi bilimsel gerekçelerle vermektedir ? ! 

 Toplum İçin Şehircilik, bu otoyola ilişkin aşağıda belirtilen sorunlar düşünülmeden, bunlara yanıt aranmadan böyle bir kararın toplumun geniş kesimlerinin lehine sonuçlar üretmekten uzak olduğu kanısındadır !  

 -       Petrol fiyatlarının gittikçe arttığı, özel araç kullanımını teşvik eden ulaşım politikalarının çıkmaza girdiği böyle bir dönemde kamuya maliyeti bu derece yüksek olan bir projeye kimler nasıl karar vermektedir? İzmir ve İstanbul arasında doğrudan hızlı tren ya da deniz otobüsü, hızlı tren bağlantılı, toplu ulaşım seçenekleri niçin gündem dışı bırakılmaktadır?
-       Projenin, otoyol güzergahında yer alan kentlerin/yerleşmelerin gelişimine nasıl etkide bulunacağı, bu kentlerdeki/yerleşmelerdeki yeni yapılaşmaları nasıl tetikleyebileceği, bunların nasıl kontrol altına alınabileceği otoyol kararı alınırken göz önünde bulundurulmuş mudur?
-       Otoyol güzergahının Sulak Alanlar Koruma Planı'na aykırı olarak Ulubat Gölü ve çevresindeki ekolojik niteliği yüksek sulak alanlardan geçeceği anlaşılmaktadır. Sulak alanların otoyol projesinden nasıl etkileneceğine ilişkin herhangi bir çalışma yapılmış mıdır? Toplum adına karar alınırken, topluma ait uzun vadeli doğal-ekolojik kaynaklara verilebilecek zarar göz önünde bulundurulmuş mudur ? !  
-       Ülke içinde  ulaşım olanaklarının sınırlı olduğu yerlerde, hangi öncelikle ve hangi araçlarla yatırım yapılması gerektiğine dair, bir araştırma, tartışma ve planlama yapılmış mıdır? Plansız bir biçimde ortaya çıkan ve planlara sonradan yamanan  3.Köprü, İzmir Otoyolu gibi büyük ölçekli ulaşım yatırımlarının önemli etkilerinden biri de coğrafi eşitsizliklerin artması olacaktır. Bu tercihi toplum adına kimler yapmaktadır? Coğrafi eşitsizliklerin büyümesi neden teşvik edilmektedir?

Kamu kaynaklarını kamu adına kimler nasıl kullanma kararı almaktadırlar? Yukarıda belirtilen sorunlar ve konular göz önüne alınmadan İstanbul ve İzmir arasında yeni bir otoyol yapımına karar verilmesi ve bu kararın yaşama geçirilmesi toplumun geniş kesimlerinin lehine sonuçlar üretmekten uzaktır! 
 
Toplum İçİn şehİrcİlİk

22 Eyl 2010

3. Köprüyü Yapmak İsteyenlerin Amaçları Nedir?

Bu soruya verilecek cevap 3. Köprüye karşı mücadeleyee destek veren ve katılan geniş toplumsal kesimlerin elini güçlendirmek bakımından önemlidir. Proje eğer AKP iktidarının ifade ettiği gibi, trafik sorunun çözümüne yönelik bir arayışın eseri olsaydı, alternatif güzergâhlar, projeler veya başka bir takım alternatif öneriler üzerinden bir mücadele yürütülebilirdi. Ancak, iktidar da dahil olmak üzere, hemen her kesim farkında ki 3. Köprünün trafik sorununa çözüm olmayacak. Yine konuya biraz aşina olan herkes kapsamlı ve kalıcı çözümün toplu taşımanın sistemli ve kapsamlı hale getirilmesiyle sağlanabileceğini biliyor. Peki, bu ısrarın sebebi ne?

Temiz havanın ve suyun ücretsiz olduğu günler çok uzak olmasa da, birinin kullanımının diğer kullananları engellemediği kamu malı niteliğindeki hava, su gibi doğal değerleri bile metalaştırmak için planlı kıtlıklar yaratılmasını öneren liberal ideoloji ve politikaların geçmiş oldukça eskidir.. Ancak, piyasacı değerler için, 1980'in özel kırılma anlarından biri olduğu aşikardır. Bu tarihten itibaren hakim olan politikaların toplumsal kazanımların ve kamusal değerlerin ortadan kaldırması bakımından gerici bir nitelik taşıdığı açıktır.

Konuyu soyutlayarak basite indirgediğimizde "kamusal değerlerin/zenginliklerin özel çıkarlar için işgal edilip, sömürgeleştirilmesi" tanımı bizlere geniş bir örneklem alanı sunacaktır. Somut olarak da açıkça görüleceği üzere, parkların, yeşil alanların, orman alanlarının, kıyıların, eğitimin, sağlık hizmetlerinin, diğer kamusal hizmetlerin özelleşmesiyle, sendikal hakların ortadan kaldırılması, çalışma koşullarının zayıflatılması, 3. Köprü'nün yapımı aynı projenin dayatma ve sonuçlarıdır..

Yakın döneme dönüp hafızalarımızı tazeleyecek olursak, özelleştirme/mülksüzleştirme süreci en yalın haliyle, Başbakanın "ülkeyi şirket mantığıyla yöneteceğiz" "benim görevim ülkeyi pazarlamak" sözleriyle ifade edilebilir. Tekrar sorumuza dönecek olursak, şirket gibi yönetilen devlet ve birimlerinin temel hedefinin kamu yararı değil, kârlılık olması doğal bir sonuçtur. Dolayısıyla tüm bu süreçlerden toplumun payına düşen hizmetler, seçim öncesi dağıtılan kömürlere benzer biçimde, yine belirli bir takım çevrelere rant kazandırmakla birlikte, seçim öncesi alelacele hizmete sokulan metrobüs gibi görece kolay ve kısa vadede sonuç veren hizmetler olacaktır.

Öte yandan, İstanbul'un trafik sorununun gerçekten çözümüne yönelik yatırımların taşıdığı kamusal hizmet değeri AKP iktidarı için küçük bir karı ifade ediyorken; Istanbul'un en kuzeyinde, orman alanlarının ve su havzalarının bulunduğu, 3. Köprü güzergâhı için seçilen alanın talanı, İstanbul'dan elde edilecek en büyük vurgunlardan biridir. Öyle bir vurgun ki; getirisiyle nice "gemicik" filoları kurulabilirsiniz. İktidara yakın şirketlerin güzergâh üzerinde topladığı arsalar ise merkeziyle, çeperiyle zengin bir iktidarın yükselişini haber vermektedir.

Sonuç olarak, bizler, mücadeleyi olabildiğince siyasallaştırıp salt kentsel bir mesele olmaktan çıkarmalıyız. Elimizdeki tüm araçları en iyi biçimde değerlendirmeliyiz. İktidara "seni alaşağı ederim" mesajını verebildiğimiz noktada, başarı şansımız artacaktır. Toplum İçin Şehircilik, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin askıya çıkardığı 3.Köprü Planına askı süresinde itiraz edilmesi için duyarlı tüm kesimlere kurumsal ve bireysel itiraz etme çağrısında bulundu. Amacımız, sadece meslek odalarının değil, toplumun geniş kesimlerinin sürece ortak olmasını sağlayarak, bu kısa sürede, elimize geçen bu aracı, iyi değerlendirerek en etkili tepkiyi yaratmaktı. Bu karşı çıkışa geniş bir toplumsal desteğin sağlanması, meslek odalarının, kentsel dönüşüm mahallelerinin ve duyarlı tüm kesimlerin itiraz etmesiyle somutlaşacaktır. Bu durumun vereceği mesaj 3. Köprünün kolay lokma olmadığı ve yutmaya çalışanın boğazında kalacağıdır. Tüm İstanbul halkına özel çıkarlar için değil, kamu yararı için kentine, mahallesine, ormanına sahip çıktığını gösterme olanağı verdiği için de önemli bir fırsattır.

İBB'ye yapacağımız her bireysel başvuru bu fırsatı değerlendirmenin bir yolu olacaktır.


örnek itiraz dilekçesi

Toplum İçin Şehircilik

18 Eyl 2010

3. Köprü Yağmasına Karşı, Duyarlı Tüm Kesimlere Çağrımızdır

Toplumsal kesimlerin ve uzmanların itiraz ve uyarılarına karşın, 3. Köprü konusunda geri adım atmayan iktidar partisi süreci yeni bir aşamaya taşımış bulunuyor; İstanbul İli 1/25.000 Ölçekli İstanbul İli Kuzey Marmara Otoyolu Nazım İmar Planı 01.09.2010 tarihli kararla İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından askıya çıkarılmış olup askı/itiraz süresi 01.10.2010’da sona ermektedir.
Bütün gözlerin ve dikkatlerin Referandum sürecine çevrildiği bir ortamda, İstanbul ve bölgesi açısından bu derece önemli bir kararı meclisten geçiren anlayış, bir kez daha bizleri bir oldu bittiyle karşı karşıya bırakmak istiyor.
Söz konusu plana yönelik derinlemesine inceleme ve değerlendirmelerimiz devam etmekle birlikte, planda ilk olarak dikkatimizi çeken noktaları konunun önem ve aciliyeti nedeniyle kamuoyunun bilgi ve görüşlerine sunuyoruz.
· Büyükşehir Belediye Meclisi tarafından onaylanan planda  gösterilen bazı kavşaklardan çıkışlar verildiği halde, bu çıkışlardan devam eden yolların plana işlenmediği görülmektedir. Anlaşılan o ki bu yollar,yaratabileceği tepkiler nedeniyle plana işlenmemiştir. Güzergâh açıklanırken Ulaştırma Bakanı’nın bağlantı yollarının sınırlı olacağı söylemine elbette inanmamıştık; ne yazık ki haklı çıktık!
· Dahası, planı henüz askı aşamasında olan 3.Köprü yollarının yapımına yönelik çalışmaların hızla devam ettiği de yine hava fotoğraflarından açıkça görülmektedir. İtiraz süresi dolmamış, kesinleşmemiş bir plana dayanarak yapılan bu uygulama yasa dışıdır. Bir kez daha bir oldu bitti ile karşı karşıya bırakıldığımız açıktır!
· Planda gözüken az sayıda bağlantı yolunun yanı sıra,  planda gözükmeyen bağlantı yolları, İstanbul Büyükşehir Belediyesi!nin “Kent Rehberinde”  net bir biçimde görülürken, planda ve plana altlık olan 1/ 25.000 ölçekli haritada görünmemektedir. Uzmanlara göstermek istemedikleri gerçeği, turiste gösteren bu kent yöneticiliği anlayışın da nelere öncelik verdiği açıktır. Mevcut durumu göstermeyen güncellenmemiş haritalar üzerine çalışmanın mantığı ve gerekçesi bilgiyi uzmanlar ve toplumdan kaçırmak değilse, nedir?
· Plan üzerinde dikkat çeken bir diğer nokta ise Karayolları Kamulaştırma sınırının bazı yerlerde 500 metreye kadar genişlemesi geri kalan alanlarda 300-400 metre arasında değişim göstermesidir. Bu durumun ortaya çıkardığı önemli sonuçlardan birisi, söz konusu güzergâhın orman alanları içerisinden geçeceği tahmin edilen alanın çok daha üstünde bir bölgeye zarar vereceği ve tahminlerin çok üstünde ağacın katledileceğidir. Böylece Karayolları Genel Müdürlüğü’nün bu sınırlar içerisinde aldığı plan yapma yetkisini ne amaçla kullanacağı da ortaya çıkmıştır.
Bu gözlemsel tespitler bile göstermektedir ki, mevcut iktidar merkezi;yerel düzeydeki kurumları aracılığıyla toplumu ve uzmanları dışarıda tutan oldu bittilerle, ana güzergah ve çok sayıda bağlantı yoluyla doğal alanlarda  söylenenin çok daha üstünde bir kıyıma neden olacağı ortada olan 3 Köprüyü inşa etmekte kararlıdır.
Toplum İçin Şehircilik olarak, üniversiteleri, meslek odalarını, demokratik kitle örgütlerini ve ilgili STK’ları söz konusu plana yönelik olarak, kurumsal itirazlar yanında, bireysel itiraz dilekçeleri de örgütleyerek, itiraz süresinin dolduğu 01.10.2010 tarihine kadar, İstanbul Büyük Şehir Belediye Meclisi’ne iletmeye çağırıyoruz.
Rant ve Sermaye_İçin_İstanbul diyenlere karşı, Toplum_İçin_İstanbul diyoruz; İstanbul’a ve geleceğimize sahip çıkıyoruz. Saygılarımızla.
Toplum İçin Şehircilik

9 Eyl 2010

Kent Merkezleri Araştırması - Büyük İstanbul Nazım Planı Ana Hatları İzah Raporu - 1967 - Prof. Luigi Piccinato

Büyük İstanbul Nazım Planı Ana Hatları İzah Raporu - 1967 - Prof. Luigi Piccinato
İstanbul'un yerleşme probleminin milli çapta bir mesele olduğu, çözüm yollarının da metropoliten alan bünyesi içinde çok daha uzaklara varan geniş bir ekonomik bölgede olduğu ve bu çevrede aranması lazım geldiğini gösterir.

İstanbul'un 50 km yarıçap içine giren metropoliten alanı dahilinde ekonomik olarak karşılıklı etkilemeler olacaktır. Bu yüzden bu alanlar (Trakya,Bursa ve Bandırma Havalisi, İzmit ve İznik Yarımadası ile Sakarya'nın bir kısmı) İstanbul'la beraber değerlendirilmelidir.

Uzun vadeli öneriler kapalı bir sistem yerine açık ve esnek olabilecek şekilde olmalıdır. Bu yüzden mevcut merkezde gelişmek yerine doğrusal bir sistemde gelişmeyi kabul etmek gerekmektedir.

Planda önerilenler arasında yeni bir altyapı sistemi, liman tesisleri, hizmet alanları, yeni iş merkezleri ve çevresinde yeni yerleşmeler bulunmaktadır. Yeni sanayi yerleşimleri ve tabiatın korunması şartıyla geniş turizm alanları öngörülmüştür. Bölge olarak tabir edilen metropoliten etkilenme alanında düzenlenecek bu yeni iş merkezleri ve yerleşimlerin, kente gelecek göçlerin tutulma noktaları olabileceği düşünülmüştür.

Tüm bu yeni gelişimleri destekleyecek, ulusal ve uluslararası ulaşım sistemlerini bünyesinde birleştiren, Boğaziçi'ni aşan ve Ankara'ya ulaşan yeni bir sürat yolu önerilmiştir. Kara ulaşım sistemini tamamlayacak bir deniz ulaşım sistemi Bandırma, İzmit ve Tekirdağ limanlarının iş hacimlerini arttıracak, bu sayede İstanbul'un yükü hafifleyecektir.

Kocaeli yarımadasındaki yeni sanayi gelişimleri ile birlikte İstanbul'un da boğaza yapılacak bir asma köprü ile Anadolu yakasında şehircilik ilkelerine göre gelişmesi mümkün olacaktır. Köprü yapılmadığı takdirde şehrin dairesel büyümesi bir gün tıkanıp kalacaktır.

Planda ayrıca Marmara bölgesine ilişkin tarımsal gelişmenin nasıl desteklenmesi gerektiği de ele alınmıştır. Bu gelişmenin İstanbul'a olan göçü hafifleteceği düşünülmüştür.

Turizm konusu plan dahilinde önemle ele alınmıştır. Marmara Bölgesini doğal güzellikleriyle bir turizm havzası olarak gören plan, önerilen sürat yolundan güneye ve kuzeye ayrılacak bağlantı yolları ile kıyılarda yapılaşmanın engellendiği bir şekilde turizm yatırımlarını öngörmektedir.

Planın öngördüğü en önemli şey olan Boğaziçi Köprüsüyle bütünleşik yeni bir sürat yolunun kentin nefes almasını sağlayacağı öngörülmüştür. Galata-Eminönü bölgesi ve 5km yarıçaplı alan içerisinde sıkışıp kalmış iş merkezleri ve ticaret, yeni sürat yolu ve boğaz geçişiyle Üsküdar'ın arkalarında ayrılacak olan yeni iş sahaları, konut alanları ve bölgeye yönelik hizmet faaliyetleri için ayrılacak alanlarla rahatlayacaktır. İstanbul Yarımadası, Beyoğlu ve Üsküdar, bölge içerilerinde bulunan liman, demiryolu, sürat karayolu şebekesi ile sanayi gibi iş faaliyetlerine lüzumlu yönetici bölge merkezi büroları bu üç semtte yerleşebilecektir.

Şehrin gelişmesinin parçalar şeklinde doğrusal bir sistemle gerçekleşmesi zorunluluğu tekrar tekrar belirtilmektedir. Bu yöntemin başta zor ve pahalı olduğu ancak uzun dönemde çok fayda sağlayacağı anlatılmaktadır.

Ağır sanayinin Doğu Marmara'ya desantralizasyonu önerilmektedir. O dönemde karar verilmiş olan Pendik'e tersane gelişiminin yanlış olduğu, İzmit'in bu iş için en uygun yer olduğu söylenmektedir.

Planın önemli ulaşım kararları bulunmaktadır. Demiryolu garı olarak düşünülen yer Zeytinburnu'dur. Bunun gerekçesi olarak ise, planlanan boğaz geçişli sürat yolunun başladığı nokta olmasıdır. Bununla birlikte önemi değişecek olan ve bir banliyö garı olacak Sirkeci Garı'nın bundan sonra gerekli olmayacak triyaj alanlarında dönüşüm projeleri gerekeceği ve buraların saray etekleri olduğu unutulmadan uygulama görmesi gerektiği söylenmektedir.

Denizyolları üzerinde geliştirilen plan ise, Marmara Bölgesindeki diğer limanların öneminin artacağı, Boğaz Köprüsü ile birlikte de İstanbul Salı Pazarı limanının yük kapasitesinin düşeceğini öngörmektedir. Salı Pazarı limanını yolcu ve kısmen yük taşıyan gemilere ayrılması gerektiğini söyleyerek, yapılmasına başlanan Zeytinburnu Limanının ileride diğer yük limanı ihtiyaçlarına Haydarpaşa Limanı ile birlikte cevap vereceği düşünülmektedir.

Toplu taşıma açısından Boğaziçi Köprüsünün yeni bir sistem oluşturmaya ihtiyaç gerektireceği, ileriki dönemde gelişecek yeni yerleşimlerle beraber bir metro sisteminin güzergah planlamasına başlanması gerektiği söylenmektedir.

Tüm bu değerlendirmeler, idarenin yapılacak olan planın gerçekleştirilmesinde alacağı tavrın ve yöntemin önemine dikkat çekerek bitirilmektedir. Yasal ve yönetsel düzenlemeler için Nazım Plan Bürosunda bir grubun çalıştığı da belirtilmektedir.

24 Ağu 2010

21 Ağustos 2010, Leylek, Beyoğlu

21 Ağustos Toplantısı'nda konuşulanlar ve verilen kararlar:
  • Bir önceki toplantıda alınan grup içi iletişim ve paylaşımı geliştirme kararı doğrultusunda daha önce üç ayrı grubun yaptığı çalışmalara ait sunumlar ve diğer malzemeler "TİŞ-KİTAPLIK" yolu ile paylaşılacak.
  • Daha önce gündeme gelen logo yarışması ve oluşturulan şartnamenin yeniden ele alınması. Açılacak bir yarışmada jüri olmak üzere özellikle tasarım konusu ile ilgili grup dışından 4-5 hocanın yardımının alınması. İnternet üzerinden ödüllü bir yarışma düzenlenmesi.
Çalışma:
  • Bütün grubun Kent Merkezi çalışmasına katılması doğrultusunda İstanbul’daki nazım planları üzerinden ilk olarak kent merkezi olgusunun araştırılması. Yöntem olarak, Şimdiye dek yapılmış tüm nazım planlar paylaşılacak ve bir sonraki toplantıda bu planlarda kent merkezinin ele alınışı üzerine tartışılacak.
Paylaşılacak Planlar:
  • Prost
  • 1967
  • 1980
  • 1995
  • ÇDP

Gelecek Toplantı:
  • 18 Eylül Cumartesi

19 Ağu 2010

14 Ağustos Heybeliada Toplantısı

Cumartesi günü heybeli adada yaptığımız toplantıda aradan geçen zamanın da etkisiyle bir çok konuya ilişkin değerlendirme yapmış olmakla birlikte, toplantı sonunda alınan kararlar aşağıdaki gibidir.

1. 21 Ağustos Cumartesi günü, Saat 17:00 da e-posta grubu vasıtasıyla belirlenecek Toplum İçin Şehircilik İstanbul toplantısı yapılması.
2. Eylül ayı itibarıyla Bayram sonrası 15 günde bir haftasonu toplantı düzenine geçilmesi.
3. Grup içi iletişim kanallarının geliştirilmesi amacıyla şu anda aktif olan iki internet blouunun aktif biçimde kullanılması. Bunlardan bir tanesi toplantı gündemlerinin ve notlarının yayınlanması amacıyla diğerinin ise elde ettiğimiz kaynakların paylaşılması amacıyla kullanılacak. Duygu blogların linklerini göndererek gerekli bilgilendirmeyi yapacak bu konuda.
4. Bu cumartesi yapılacak toplantıda şimdiye kadar, belirlediğimiz konu başlıklarına yönelik yaptığımız çalışmaların değerlendirilmesi yapılacak.Bunların içerisinde yer alan başlıklara ilişkin somut ürünler çıkarmak amacıyla görev paylaşımı yapılacak. Örneğin kent merkezleri konusunda planların kent merkezine etkisi alt başlığında kısa bir araştırma metni oluşturulması gibi..
5.Toplum için şehircilik araştırmaları dışında önemli kent ve planlama gündemlerinin bu iki haftalık toplantıda değerlendirilmesi. Basına yansıyanlar olduğu gibi basına yansımayıp da bizlerin çalıştığımız yerlerden elde ettiğimiz bilgiler doğrultusunda haberdar olduğumuz gündemleri de kapsıyor.

16 Ağu 2010

! TOPLANTILAR BAŞLIYOR !

Toplum İçin Şehircilik - İstanbul'un 14 Ağustos günü yaptığı toplantıda kararlaştırdığı üzere:

İki haftada bir olmak üzere düzenli toplantılara yeniden başlanıyor.


İlk Toplantı:


Tarih: 21 Ağustos Cumartesi, Saat: 17:00


Yer: Makine Mühendisleri Odası, Beyoğlu